Doktora tezinin özgün bir araştırma olması gerektiği için
ilgili konuya ilişkin daha önce söylenenler iyi bilinmeli ve diğer
araştırmacıların henüz söylemediği bir şey keşfedilmelidir. Bu sebeple uzun bir
zaman gerektirir.
Tez yazarak elde edilecek beceriler
A-Net bir konu belirlemek,
B- Konu hakkında belge toplamak,
C- Toplanan belgeleri düzene koymak,
D- Bu belgeler ışığında konuyu birinci elden yeniden değerlendirmek,
E-
Önceki fikirlere organik bir biçim vermek.
Yeni bir tez yazmak kendi düşüncelerinizi ve verileri düzene
koymayı öğrenmek anlamına gelir. Yöntemsel bir çalışma deneyimidir; ilkesel
olarak başkalarına da yarayacak bir nesne oluşturmaktır.
Hiçbir faydası olmasa bile tez yazmak hafızanızı eğitmeye
yarar. Yaşlıyken iyi bir hafızaya sahip olmak istiyorsanız, çok genç yaşlardan
itibaren kafanızı çalıştırmalısınız.
Monografik bir tez mi yoksa panoramik bir tez mi? Çok fazla panoramik bir tez her zaman ukala ve kibirli bir tavır oluşturur. Ayrıca panoramik bir tezle araştırmacı kendini tüm olası itirazlara açık hale getirir.
Alanı ne kadar daraltırsanız o derece daha iyi çalışılır ve
daha emin adımlarla ilerlersiniz. Monografik bir tez panoramik bir teze göre
daha yeğlenecek bir çalışmadır. Tezin bir tarih veya ansiklopedi
çalışmasındansa bir makaleye benzemesi daha iyidir.
Bir araştırma üzerine çalışırken yapılacak ilk şeylerden biri
başlığı, girişi ve içindekileri yazmaktır. “İçindekiler”i çalışma hipotezi
olarak ele alıp yazmak, tezin alanını tanımlamaya yarar.
Çalışma ilerledikçe, bu varsayımsal “içindekiler” pek çok
kez yeniden yapılandırılmak ve belki de tamamen farklı bir biçim almak zorunda
kalır. Ama çıkış noktanızı yeniden yapılandırmak için öncelikle bir çıkış
noktasına ihtiyacınız var.
Bu varsayımsal “içindekiler”de yer alan her bölüm için kısa
bir betimleme yazmaya çalışırsanız, planınız bir özet biçimi alacağından daha
da iyi olacaktır.
Bir tez pek çok hamleden oluşan bir satranç oyunu gibidir.
En başından rakibinize şah mat diyebilmek için olası hamlelerinizi ön
görebilecek durumda olmanız gerekir. Aksi halde oyunun sonunu getiremezsiniz.
“İçindekiler” ve bir “giriş” yazabilecek düzeyde olmadıkça
tezinizin ne olduğu konusunda emin olamazsınız.
“Giriş” bölümünüzü sanki yapıp bitirdiğiniz bir çalışmanın
makalesiymiş gibi yazmalısınız. Çok ileri gitmekten korkmayın. Geri adım atmak
için daima zamanınız olacaktır.
Gerçekten de tez yazmak böyle bir süreçtir. “İçindekiler” ve
nihai “Giriş” başlangıçta yazdığınızdan farklı olacaktır. Bu normaldir. Böyle
olmasa, yaptığınız onca araştırma size hiçbir yeni fikir vermemiş demektir.
“Giriş” bölümünün ilk ve son yazımı arasındaki fark ne
olacaktır? Son yazdığınızda ilkine göre çok daha az şey vaat edeceksiniz ve
daha temkinli olacaksınız.
Teziniz bittikten sonra yazdığınız “Giriş” bölümü,
okurunuzun tezinizi anlamasına yardımcı olacaktır. Ama okurunuza daha sonra
vermeyeceğiniz bir şeyi vaat ederseniz vay halinize!
“Giriş” bölümü tezinizin merkezinin ve çeperinin nereleri
olacağını saptamanıza yarar. Tezin merkezi olarak tanımladığınız şey konusunda,
çeper olarak tanımladığınızdan çok daha kapsamlı bilgi vermeniz istenecektir.
Bibliyografyanız yavaş yavaş genişledikçe malzemeyi okumaya
başlarsınız. Güzel ve tam bir bibliyografya yapıp sonra okumaya başlamayı
düşünmek tamamıyla teorik bir şeydir.
Gerçekte, başlıklardan oluşan bir ilk listeyi oluşturduktan
sonra, listeden temin ettiğiniz ilk kitaplara göz atacaksınızdır. Hatta bazen
işe bir kitap okuyarak başlarsınız ve başlangıç bibliyografyasını oluşturmak
için o kitaptan yola çıktığınız bile olur.
Bir tez için en ideal durum, ister eski ister yeni olsunlar
işe yarayan bütün kitapların evde elinizin altında olmasıdır.
Sıklıkla fotokopiler görgü şahidi gibi iş görürler. İnsan
eve yüzlerce sayfa fotokopi götürür ve fotokopisi çekilmiş kitaba dokunduk diye
sanki ona sahip olmuşuz gibi bir his yaşarız. Fotokopinin mülkiyetimizde olması
bizi okuma yükümlülüğünden kurtarır.
Bu pek çok kişinin başına gelen bir durumdur. Biriktirmekten
kaynaklanan bir çeşit baş dönmesi, bir bilgi neokapitalizmi. Kendinizi
fotokopiden koruyun: Fotokopiyi alır almaz okuyun ve hemen notlarınızı alın.
Eğer kitap sizinse ve antika değeri yoksa not almaktan
kaçınmayın. Kitaplara saygı duymak gerektiğini söyleyenlere kulak asmayın.
Kitapları bir köşeye bırakarak değil onları kullanarak göstermiş olursunuz
saygınızı.
Nasıl yazmalıyız? Proust değilsiniz. Çok uzun cümleler
kurmayın. Kendinizi alıkoyamıyorsanız, kurun ama sonra o cümleleri bölün.
Özneyi tekrarlamaktan korkmayın, çok fazla adıl ve yantümce kullanmayı bir yana
bırakın.
Aklınıza gelen her şeyi yazın ama sadece ilk kopyanızda.
Daha sonra abartılı yazmaya alıştığınızı ve bunun sizi konunuzun merkezinden
uzaklaştırdığını fark edecekseniz.
Tekrar okuduğunuzda parantez içinde kalmanız gereken ve
konudan sapıp başka konulara atladığınız yerleri kesip dipnota koyacaksınız.
Tez her şeyi bildiğinizi göstermeye değil, çalışmanın başında ortaya koyduğunuz
bir hipotezi kanıtlamaya yarar.
İlk bölümden başlayacağım diye inat etmeyin. Belki de
dördüncü bölüm hakkında daha fazla belgeniz vardır ve o konuda daha
hazırlıklısınızdır. Önceki bölümleri çoktan hazırlamış birinin güveni gibi
oradan başlayın. Bu size cesaret kazandırır.
Atıflar pratikte iki türlüdür.
A- Üzerinde yorumlayıcı bir biçimde uzun süre oyalanacağınız bir metne atıfta bulunursunuz ve
B- kendi
yorumunuza dayanak olacak metinlere atıfta bulunursunuz.
Atıflar konusunda 10 kural
Kural 1- Yorumlayıcı analize konu olacak bölümler makul bir
genişlik gözetilerek alıntılanır.
Kural 2- Eleştirel literatürün metinlerine, sadece bir bilgi
otoritesi olarak söylediğimiz bir şeyi onayladığında ya da güçlendirdiğinde
atıfta bulunulur.
Kural 3- Alıntıladığınız bölümden ya da atıfta bulunduğunuz
bilgiden önce ya da sonra eleştirel ifadeler kullanmadığınızda atıfta
bulunduğunuz yazarın düşüncesini paylaştığınız varsayılır.
Kural 4- Yaptığınız her atfın yazarı ve basılı ya da el
yazması kaynağı çok açık bir şekilde tanınabilir durumda olmalıdır.
Kural 5- Birincil kaynaklara yapılan atıflar mümkün
olduğunca eleştirel baskıya ya da en güvenilir baskıya başvurularak yapılır.
Kural 6- Yabancı bir yazar çalışıyorsanız, atıflar özgün dilde
olmalıdır. Bu vazgeçilmez bir kuraldır. Bu durumlarda parantez içinde ya da
dipnotta alıntının yaklaşık bir çevirisini vermeniz yararlı olabilir.
Kural 7- Yazara ve esere yapılan göndermeler açık olmalıdır.
Kural 8- Bir alıntı iki ya da üç satırı geçmediğinde çift
tırnak içerisinde paragrafa dahil edilerek verilebilir.
Kural 9- Alıntılarınız aslına sadık olmalıdır. İlkin bütün
sözcükleri oldukları gibi aynen yazmak gerekir. İkincisi, metnin bazı bölümleri
elenmek istendiğinde işaret koymak ihmal edilmemelidir.
Üçüncüsü, alıntıda olmayan şeyler metne dâhil edilmemelidir;
yorum, açıklama, belirtme gibi şeyler köşeli ya da yuvarlak parantezle
verilmelidir.
Kural 10- Alıntı yapmak bir duruşmaya şahit götürmek gibi
bir şeydir. Her zaman şahit bulabilecek ve güvenilir olduklarını
kanıtlayabilecek durumda olmalısınız. Bu nedenle referanslarınız doğru olmalı,
yerinde ve zamanında yapılmalıdır.
Mühim olan, yaptığınız işi keyifle yapmaktır. Eğer sizi
ilgilendiren bir konu seçtiyseniz, o zaman tezin bir oyun gibi yaşamınızda yer
alacağını fark edeceksiniz, bir bahis, bir hazine avı gibi bir şey olduğunu
anlayacaksınız.
Bulunmayan bir metnin peşine düşmek ava çıkmak gibi haz
verir, üzerinde düşünüp durduktan sonra çözümsüz gibi görünen bir probleme
çözüm bulmak bulmaca çözmenin keyfini verir.
Tezi bir meydan okuma gibi yaşamalısınız. Meydan okuyan
sizsiniz; başlangıçta henüz bilmediğiniz bir soruyu karşınıza alan sizsiniz.
Çözümü sınırlı sayıda hamle yaparak bulmanız gerekir.
Bazen tez iki kişilik bir oyun gibi yaşanır: Yazarınız size
sırrını vermek istemez, sizin etrafında dönüp durmanız, rahatsız etmeden onu
sorgulamanız, söylemek istemediği ama söylemesi gereken şeyi ona söyletmeniz
gerekir.
Bazen tez, iskambilde tek başına oynadığınız solitare oyunu
gibidir. Bütün kartlar elinizde dağınık haldedir, tek yapmanız gereken onları
yerli yerine koymaktır.
Genelde tez üzerinde çalışırken sadece biteceği an
düşünülür, tez bittikten sonra gidilecek tatilin hayali kurulur. Ama çalışmanız
iyi biçimde yapılırsa, tezden sonra, önüne geçemediğiniz bir çalışma isteğinin
ortaya çıkması normal bir fenomendir.
Bir kenara bırakılan tüm noktalar derinleştirilmek istenir,
tezinizi yazarken aklınıza gelen ama bir kenara bırakmak zorunda kaldığınız
fikirlerin peşinden gitmek istersiniz.
İşte bu tezin, entelektüel metabolizmanızı harekete
geçirdiğinin göstergesidir. Bu artık önüne geçemediğiniz bir araştırma
itkisinin kurbanı haline geldiğinizin de göstergesidir.
Tıpkı işten çıktıktan sonra bir süre daha cıvataları sıkmaya devam eden Modern Zamanlar’daki Chaplin gibi olursunuz. Kendinizi frenlemekte zorlanırsınız.
Bu yazımızda Umberto Eco ''Tez Nasıl Yazılır'' kitabının muhtelif yerlerinden derlemeler sunuldu. Bir nevi özet mahiyetinde değerlendirilebilir.
Bu yazı Fatih hocanın twitter gönderilerinin derlenmiş halidir. Yazının aslına ulaşmak için TIKLAYIN
Akademik Kadro İlanları uygulamasını indirin akademik haberler, akademik kadro ilanları, burs ilanları, akademisyenler, akademisyen olmak isteyenler, akademik kariyer yapanlar, yapmak isteyenler ve yüksek lisans & doktora hakkında bilgilere anında ulaşın. |
- Akademik Kadro İlanları
- Burs İlanları
- Açık Arşiv Siteleri
- Ücretsiz Kurslar
- YDS/YÖKDİL
Link:
Not: Telegram Kanalını takibe alanlar birbirlerini göremez ve özelden mesaj yazamazlar. Ayrıca tüm paylaşımlar sadece yönetici tarafından yapılır.