Fransız İhtilalinden Önce Osmanlı İmparatorluğu Genel Durumu

Fransız İhtilali Öncesi Osmanlı İmparatorluğu

Fransız İhtilali Serisi:

Fransız İhtilali Öncesi Osmanlı İmparatorluğu Genel Durumu

Osmanlı İmparatorluğu, kuruluşu olan 1299'dan, 1579'a kadar, topraklarını devamlı olarak genişletmiştir. 1579'dan 1699'a kadar olan dönem, Osmanlı İmparatorluğu'nun "Duraklama" dönemini teşkil etti. Osmanlı İmparatorluğu, kuruluşundan 400 yıl sonra, en geniş sınırlarına ulaşmış ve üç kıtaya yayılmış bulunan büyük toprakları kapsamış bulunuyordu.

1699'dan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun "gerileme"si başlamıştır. Gerileme deyince, genel olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki sınırlarının doğuya doğru gerilemesini anlamak gerekir. Yani, İmparatorluğun toprak kaybı başlamıştır. Yani, 18. yüzyıl içinde İmparatorluk, yaptığı savaşlarda, galip devletlere toprak vermeye başlamıştır. Fakat 19. yüzyıl içinde ise, parça parça toprak vermekten ziyade, her savaştan sonra, egemenliği altında bulunan milletler birer birer bağımsızlıklarını alarak İmparatorluktan kopmuştur ki, bu gelişme İmparatorluğun "parçalanma" sürecini meydana getirir. Bugünkü Balkan devletlerinin ortaya çıkışı böyle olmuştur. 1. Dünya Savaşı ise parçalanmanın son darbesini vuracak ve yıkılmayı hızlandıracaktır.

Osmanlı İmparatorluğu'nun, gerileme ve parçalanmasının sebepleri;

1-) Osmanlı İmparatorluğun genişlemesi, Devlet'in askeri kuvvetine dayanmıştır. Zamanla bu kuvvet zayıfladıkça, fetih yoluyla kazanılan toprakları elde tutmak imkanı da zayıflamıştı.

2-) Bir devletin, üzerinde bulunduğu topraklar genişledikçe, bu toprakları merkezi otorite vasıtasiyle yönetmek de güçleşir. Böyle bir durumda, yönetim sistemi olarak, bugün "yerindenyönetim" denen "ademi merkeziyet" sistemini uygulamak bir zorunluk olur. Osmanlı İmparatorluğu da böyle yaptı. Lakin vilayetlerin başına getirilen yöneticilerin hepsi aynı yetenek ve nitelikte olmadıkları için, bunlardan bazları, merkezi otoritenin etkisinden uzak olmanın da avantajını kullanarak, şahsi çıkar ve zaaflarına gerçekleşme imkanı vermişlerdir.Bu durum, İmparatorluğu sarsan en önemli faktörlerden biri olmuştur.

3-) "Ademi merkeziyet" sistemi de, keza, kuvvetli bir merkezi otoriteye ihtiyaç gösterir. Halbuki Osmanlı İmparatorluğunun askeri bakımdan zayıflaması, merkezi otoritenin de zayıflaması sonucunu vermiştir.

4-) Koca İmparatorluk, sınırları içinde, çeşitli milletleri, dinleri ve mezhepleri, farklı dilleri ve ırkları toplamış bulunmaktaydı. Tabiatile, bu farklı unsurların ilelebed Devlet'e devamlı bir bağlılık ve sadakat göstermeleri beklenemezdi.

Fransız İhtilalinin hürriyet fikirlerinden sonra, bunlar İmparatorluk ile bağlarını koparmak için her fırsatı kullanma yoluna gittikleri gibi, özellikle Balkanlar'ın, büyük devletlerin (Düvel-i Muazzama) politik ihtiraslarının çatışma sahnesi haline gelmesi de bunların işine yaramıştır.

5-) Avrupalı devletler Osmanlı İmparatorluğu'nu Avrupa'dan "kovma"nın hırsına kapılırken, öte  yandan da Hıristiyanlığı İslam'ın sultasından (!) kurtarmayı kendisine kutsal bir misyon edindi.

6-) Osmanlı İmparatorluğu çağdaş gelişmeleri, ne kültür, ne ekonomik ve ne de teknik alanda, yeteri kadar takip edememişti.Avrupa devletleri arasındaki herhangi bir yeni bir teknik buluş, herhangi bir alandaki gelişme, bütün diğerlerine yayılırken, bu yenilikler ve gelişmeler, Osmanlı Devleti'ne yeterli ölçüde yansımamıştır. Mamafih, bu yeni gelişmelerin Osmanlı İmparatorluğu'nda da kabulü için yapılan teşebbüsleri, özellikle bağnaz din adamlarının nasıl tepkiyle karşıladığını da unutmayalım.

Yani hem dış ve hem de iç sebeplerin etkinliği söz konusudur.

Osmanlı Devleti'nin bu durgunluğunda ve gerilemesinde, milletlerarası politika gelişmelerinin rolü de ihmal edilmemelidir. Örneğin Osmanlı imparatorluğu'nun kuzeyinde kuvvetli bir Rusya'nın ortaya çıkmasıdır. Ortodoks dininin, bağnaz niteliği dolayısıyla, yayılma eğilimine sahip olması Rusya’nın esas faaliyet istikametini Karadeniz'e, yani Osmanlı İmparatorluğu'na yöneltmesi, ve nihayet, bir çok Rus çarlarının, Rus emperyalizminin gerçekleşmesi için Osmanlı İmparatorluğunu uygun bir alan olarak görmesi, bütün bunlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasını süratlendiren faktörler olmuştur.

Rusya bu yayılmacılığına dışardan destekler de bulmuştur. 18. yüzyıl ve gerek 19. yüzyılda, Rusya'nın zaman zaman Avusturya ile beraber hareket etmesi de özellikle Balkanlar'da, dengeyi, Osmanlı İmparatorluğunun aleyhine olarak, ciddi bir şekilde bozmuştur. Bozulan bu kuvvet dengesi karşısında, 1791 'den itibaren Rusya'nın karşısına İngiltere çıkmış ve Rusya'nın yayılmacılığını frenlemeye çalışmış ise de, Osmanlı Devleti içerden çürümesine devam ettiğinden, İngiltere faktörü Devlet'in parçalanmasını ancak geciktirebilmiştir.

İngiltere, Osmanlı Devleti'ni destekleme politikasının sonuçsuzluğunu görüp, 1878'den itibaren bu politikayı değiştirmeye karar verince, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılması kaçınılmaz olmuştur.

Fransız İhtilali patlak verdiği zaman, Osmanlı İmparatorluğu iki yıldanberi Avusturya ve Rusya ile savaş yapmaktaydı.

Osmanlı-Rus münasebetlerini aydınlatması bakımından, 18. yüzyıl içindeki diğer Osmanlı-Rus savaşlarını da anahatları ile belirtmek gerekir. Bu savaşlar şunlardır:

1-) 1683-1688 savaşı: 1683'de başlayan Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine kurulan Kutsal İttifak'a Rusya da katılmış ve 1696'da Azak'ı ele geçirmiştir. Barış Karlofçada yapılımıştır. Bu barış ile Osmanlı Devleti Avusturya'ya Banat ve Erdel'i bırakıyor. Avusturya ile sınır Hırvatistan.;tarafında, Sava nehri oluyordu. Rusya'ya ise Azak bırakılıyordu. Bu suretle Rusya Karadeniz'e çıkmış oluyordu.

2-) 1711 Prut Savaşı: Bu savaşta Rusya ,Osmanlı Devletine yenilmiş 1711 'de yapılan Prut barışı ile Azak'ı Osmanlı Devleti'ne iade etmiştir.

3-) 1736-1739 savaşı: Rusların Kırım'a saldırmaları ve Kabartay arazisi üzerinde hak iddia etmeleri yüzünden çıkan bu savaşa, Avusturya da Rusya'nın müttefiki olarak katılmışur.

Osmanlı Devleti bu savaştan kazançlı çıkmış ve 1739 Belgrad Barışı ile, daha önce Avusturya'ya kaptırdığı bir kısım toprakları geri almış ve Azak'ı da Rusya'ya, bütün kalelerinin yıkılması, Rusya'nın Azak Denizinde donanma bulundurmaması şartiyle geri vermiş ve Kabartay arazisinin de eskisi gibi bağımsız olmasını Rusya'ya kabul ettirmiştir.

4-) 1768-1774 savaşı: Rusya'nın Lehistan'ın iç işlerine karışması ve Balkanlar'da ve Kafkasya' da Osmanlı İmparatorluğu aleyhine faaliyette bulunması yüzünden çıkan bu savaşta Osmanlı Devleti yenilmiştir. 21 Temmuz 1774'te imzalanan Kaynarca Antlaşması, bu yenilginin ağır bedeli olmuştur.

Küçük Kaynarca adı da verilen bu antlaşma, 28 esas madde ile iki ek maddeden ibarettir. Osmanlı-Rus münasebetleri bakımından önemli bir belgedir. Bir defa, Osmanlı Devleti Karadeniz kıyılarında ve Kafkasya' da toprak kaybediyordu. Kerç kalesi ile Kabartay arazisi Rusya'ya terkediliyor ve sınır Aksu veya Bug nehri oluyordu. Buna karşılık Eflak ve Buğdan Osmanlı Devletine iade ediliyordu.

Kaynarca Antlaşması'nın en önemli maddeleri, 2., 7. ve 14. maddelerdir. 2.madde ile Kırım Hanlığı'nın bağımsızlığı, yani Osmanlı Devletine olan bağlılığına son verilmesi kabul ediliyordu. 7. ve 14. maddeler ile de, Rus elçisinin Ortodoks uyruklar hakkında Osmanlı Devleti nezdinde yapacağı başvurular nazarı itibare alınacaktı ki, bu 7. madde, bundan sonra Rusya'ya, Ortodoks uyrukları bahane ederek Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmasına ve Ortodoks'ların "koruyucusu" rolünü oynamasına imkan sağlayacaktır. 14. madde ile de, Rusya, İstanbul'da, bütün Ortodoksların yararlanacağı bir bir kilise yapurma hakkını da elde ediyordu ki, bu yetki, adeta, 7. madde ile aldığı yetkinin bir tamamlayıcısı olmaktaydı.

Antlaşmanın 11 . maddesi ile de, Rus ticaret gemileri Boğazlar' dan serbestçe gelip geçecekler ve Ruslar bu amaçla münasip görecekleri Osmanlı kıyılarında konsolosluk açabileceklerdi.

Osmanlı Devleti, Rusya ile Kaynarca Antlaşması'nı yaptıktan sonra, Avusturya ile savaşa devamı göze alamadığ'ından, onunla da 1775'de bir anlaşma yaparak ve Bukovina'yı Avusturya'ya bırakarak, savaşı sona erdirdi.

Osmanlı İmparatorluğu Fransız İhtilalinden Önce 1787 - 1792 Osmanlı Rus Savaşı içerisine girmiş bulunmaktaydı. 

KAYNAKÇA

Prof.Dr.Fahir ARMAOĞLU - 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi