Osmanlı'da Mahalle Teşkilatı

Osmanlı'da Mahalle Teşkilatı

Mahalleler önemli sosyal fonksiyonları olan şehir kesimleridir. Toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde kişilerin bir arada yaşadıkları bu alanın etkisi çok büyüktür.

Osmanlı şehirlerinde mahalle, birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirinin davranışından sorumlu olan sosyal dayanışma içindeki kişilerin birlikte yaşadıkları yerdir.

Osmanlı kanunlarına göre mahalle, aynı mescitte ya da camide ibadet eden kişilerin ailesiyle birlikte ikamet ettikleri yerleşim birimidir. Dolayısıyla Osmanlı kanunları mahalleyi bir cemaat olarak ya da aile birimi olarak değerlendirmiştir.

Sabah, akşam ve yatsı namazlarını aynı mescitte kılan cemaat mensupları bazen aynı bedesten, çarşı ya da handa dükkan komşuluğu yapmak suretiyle öğle ve ikindi namazlarını da aynı camide kılarak komşuluk ilişkilerini dükkan komşuluğu ilişkilerine taşımak suretiyle daha sıkı bağlarla birbirlerine bağlanmışlardır.

Osmanlı döneminde birçok mahalle meslek adı taşımakta olup bu durum ise en bariz göstergesidir. İslam ve Osmanlı şehrinin temel özellikleri aynı din mensubu olanların çoğunlukla aynı mahallede ikamet ediyor olmasıdır.

Müslümanlar kendilerine ait mahallelerde yaşadıkları gibi Hristiyanlar ayrı mahallede, Yahudiler ise her ikisinden farklı bir mahallede yaşarlardı. Osmanlının bazı şehirlerinde Müslümanlar ile Hristiyanların aynı mahalleyi paylaştıkları ancak farklı sokaklarda oturdukları görülür. Yahudiler ise farklı dinden kişilerle aynı mahallede ikamet etmezlerdi. Aynı mahallede ikamet edilmemesinin nedeni birbirlerinin kültürlerinden etkilenmemek içindir.

Bütün mahallelerin temel merkezi dini mabetlerdir.

Cami ya da mescidin olduğu yer toplanma yeridir. Mahallede yaşayan insanlar her zaman aynı meslek mensubu olmayıp farklı meslek mensubu olanlar da ikamet etmekteydi.

Osmanlı döneminde mahallelerde mahalle halkı birbirlerinin kefili oldukları için faili belli olmayan ve mahallede işlenen suçlardan dolayı bütün mahalleli zan altında kalırdı.

Mahalle mensupları isterlerse gayri ahlaki davranışta bulunanları, gürültü ve adi suç işleyenleri kadı aracılığıyla kendi mahallelerinden çıkarma yetkisine sahiplerdi. Özellikle gayri ahlaki davranışı olanların kapılarına katran çalınır ve bütün toplum tecrit ederdi.

Osmanlı mahalleleri tahrir defterlerine şehrin en büyük mahallesinden başlanarak kaydedilirdi. Önce mahalle imamı ve cami görevlileri sonra varsa diğer askeri ve dini görevliler daha sonrada mahalle sakinlerinin kendilerinin ve babalarının adı ve varsa meslekleri yazılırdı. Aynı zamanda mahalledeki erkek nüfus içerisinde özürlü olanlar özrü ile, fakir olanlar fakirül hal, yaşlı olanlar da piri fani diye kaydedilirdi.

Mahallenin toplanma merkezi cami ya da mescit olduğu için imam, mahallede yaşayan halkın temsilcisi idi. Aynı zamanda mahalleli kethüda adı verilen bir görevli daha seçerdi.

Bu yüzden mahallenin iki amiri vardır. Mahalleliden biri herhangi bir suç işlerse, şahitliğine başvurulursa ya da kadının önünde bir davaya çıkacak olursa o kişi için mahalle imamının, mahalle kethüdasının ve mahalle sakinlerinin şehadeti çok önemliydi.

Osmanlı şehirlerindeki gayrimüslim mahallelerinde ise yine mahalle kethüdası ve yine dini görevlileri vardı. Gayrimüslim mahallelerde bulunan kethüdalara 19. Yüzyılda yaygın olarak kocabaş denilmeye başlanmıştır. Halk da bunlara kendi arasında çorbacı derdi. Aynı yapılanma Osmanlıların nahiye ve köylerinde de vardı.

Osmanlı mahallesinde mahalle halkının birbirine kefil yapılmasının iki sebebi vardır:

1- Vergi yükümlülüğünün tam olarak tespit edilip vergilerin eksiksiz toplanmasının sağlanması,

2- Merkezi otoritenin ve asayişin daha düzenli olarak sağlanmaya çalışılması.

Mahalle imamı ve kethüdası devlet yanında halkın en önemli temsilcileriydi.

Halkın istek ve şikayetleri bu ikisi tarafından kadı efendiye arz edilirdi. Kadı da devletin emir ve yasaklarını mahalle imamı ve mahalle kethüdası vasıtasıyla halka duyururdu. 

KAYNAKÇA

Prof.Dr.Mehmet İNBAŞI - Tarih Sohbetleri