I. İzzeddin Keykâvus kimdir? O iktidara gelmeden önceki yaşamı nasıldı? Keykavus kimdir? Sultan keykavus ve ona dair her şey..
![]() |
I. İzzeddin Keykâvus Kimdir? |
I. İzzeddin Keykâvus Çocukluk, Gençlik Ve Meliklik Hayatı
I.Gıyaseddin Keyhüsrev’in üç oğlundan en büyüğü olan
İzzeddin Keykavus’un ne zaman doğduğu, annesinin adının ne olduğu
bilinmemektedir. Kardeşlerinden biri kendisinin halefi ve Türkiye Selçuklu
Devleti’nin en parlak döneminin hakimi olan Alaeddin Keykubad’dır. Diğeri ise
kaynaklarda hakkında birkaç kayıttan başka bilgi bulunmayan Celaleddin
Keyferidun’dur. Ayrıca onun kaynakta zikri geçen fakat adını bilmediğimiz bir
kız kardeşi bulunmaktadır.
Kaynaklarda, İzzeddin Keykavus hakkında ilk bilgiye, amcası
Tokat meliki Süleyman-şah’ın, babası Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’i Konya’da
kuşatarak, Türkiye Selçuklu tahtını ele geçirmesi vesilesiyle rast
gelinmektedir. Bu kuşatma neticesinde Gıyaseddin büyük başarı gösterse de
kıtlık yüzünden teslim olunmak zorunda kalınmıştır. Süleyman-şaha vergi ödemek
karşılığında Gıyaseddin’in canı bağışlanarak tahta II.Süleyman şah
geçmiştir.
Tahtını elinden aldırmış fakat canını kurtarmış olan
Keyhüsrev İstanbul’a kaçarak Bizans’a sığınmıştır. Ancak Konya’da oğulları
Kardeşi’nin elinde tutsak olarak kalmıştı. Şehzadeleri kurtarma işi, yanlarında
bulunan atabeyleri Seyfeddin Ayaba’nın maharetine kalmıştı. Seyfeddin bu
hususta kendisine göre bir plan yaptı. O bu plan gereğince Süleyman şah’ın
merhamet duygularını harekete geçirecek ve bundan faydalanarak çocukları
kurtaracaktı. Filhakika II.Süleyman şah yeğenlerine giyim eşyalarından atlardan
ve paralardan oluşan değerli hil’atler vererek birkaç adamının refakatinde
babasının yanına gönderildi.
İstanbul’da Bizans imparatoru tarafından tıpkı bir sultan
gibi karşılanan Keyhüsrev, burada beklenenin üzerinde, son derece saygı ve
itibar görmüştür. Kendisine ve maiyetine bir saray tahsis edilmiştir.
İzzeddin Keykavus’un 1196 da başlayan sıkıntılı gurbet
hayatı 1204 yılına kadar devam etmiştir. Bu arada yaş itibari ile küçük
olmasına rağmen, eğitim ve terbiyesi ihmal edilmemiş, geleceğin büyük komutanı
Seyfeddin Ayaba tarafından büyük bir fedakarlıkla ifa edilmiştir.
Gıyaseddin Keyhüsrev Latinlerin 1204 yılında İstanbulu işgal
etmeleri üzerine, Komnenoslar hanedanından olan Mavrozomes bir ada olarak tarif
edilen malikhaneye çekilmiştir. Bundan sonra Mavrozomes’in kızı ile evlenen
Keyhüsrev, böylece geçim sıkıntısından kurtulduğu gibi kendisini ve maiyetini
koruyacak emin bir yer bulmuştur.
Sultan II.Süleyman şah’ın zamansız ölümü ile(1204) TSD çocuk
yaşta olan oğlu III.Kılıç Arslan’ın
geçmesi hem, hem Keyhüsrev’in hemde şehzadelerin hayatını değiştirecek
bir faaliyetlerin başlangıcı oldu.
TSD batı uç bölgelerinde görev yapan Danişmendli yağıbasan
oğullarından Muzafferiddin Mahmud, Zahiriddin İli ve Bedreddin Yusuf Keyhüsrevi tahta geçirmek için harekete
geçmişlerdir. Devamında gelişen İznik Rum imparatoruna İzzeddin Keykavus ve
Alaaddin’’in rehin bırakılması ve Hacib zekeriya tarafında kurnazca bir plan
ile kurtarılması ile sonuçlanmıştır.
Gıyaseddin Keyhüsrev ikinci defa TSD hükümdarı olduktan
sonra ilk icraatı Mecdeddin İshak ı
Konya’ya davet etmesidir. Bu büyük bilgin alimde davete icabet edip
şehzadelerin eğitiminde büyük roller oynamıştır.
Gıyaseddin Keyhüsrev eski Türk devlet geleneğine uyarak,
oğullarından herbirini birer vilayete tayin etmiştir. Büyük oğlu İzzeddin
Keykavus’un idaresine Malatya şehrini vermiş ve yanında Mecdeddin İshak’ı
eğitim için görevlendirmiş. Diğer oğlu Alaaddin Keykubad idaresine de Tokat
şehrini vermiş ve onu da bazı beyler ile komutanlar nezaretinde bu şehre
uğurlamıştır. Daha sonra kendisine Koyluhisar’ın verildiği öğrendiğimiz üçüncü
oğlu Calaleddin Keyferidun ise, bu sırada henüz doğmamış idi.
Keyhüsrev’in yapmış olduğu bu tayinler, babası II.Kılıç
Arslan’ın daha önce kendileri için yapmış olduğu tayinlerden tamamen farklıdır.
Nitekim o babasının geçirdiği acı tecrübe den gerekli dersi almış; şehzadeleri
tıpkı vasal melik gibi geniş yetkiler vermemiş, onlara sadece birer vali gibi
kendi adına idare hakkı tanımıştır.
Selçuklu şehzadelerinin bir bölgenin idaresine tayin
edilmesi ilerde tahtın varisleri olması ve tecrübe sahibi olmaları içindir. İzzeddin
Keykavus’un askeri alanda başarısı için devrin ünlü komutanlarından Çasnıgir
Mübarezeddin Çavlı,Emir-i Ahur Zeyneddin Beşara ve Emir-İ Meclis Mübarizeddin
Bahremşah olmuştur.
İzzeddin Keykavus’un Malatyada idareci olarak babasını
ölümüne kadar geçen bir dönem hakkında bir bilgi sahibi değiliz. Herhalde
kendisine verilen yetkiler çerçevesinde hareket etmiş olmasından dolayıdır.
İzzeddin Keykavus Tahta Çıkışı İktidarını Kurma Ve Yerleştirme Mücadelesi
1211 Yılı Alaşehir ovasında Gıyaseddin Keyhüsrev’in İznik
Rumları ile girişmiş olduğu mücadele sonucunda hayatını kaybetmesi TSD siyasi
boşluk oluştu
Darü’l-Mülk de toplanan devlet büyükleri ve komutanlar bir
an önce otorite boşluğunu giderebilmek için şehzadeler arasında istişare
ettiler. Maraş sahibi İbrahim oğlu Nasratuddin Hasan, taht için büyük oğul
İzzeddin Keykavus aday gösterince diğer şehzadeler üzerinde durulmadı ve oy
birliği ile kabul ettiler ve zaman kaybetmeden Konya dan Kayseri ye hareket
ettiler ve İzzeddin Keykavus’a Haber gönderdiler.
İzzeddin Keykavus hiç zaman kaybetmeden maiyeti ile beraber
Kayseri’ye hareket etti.Konya’dan sonra devletin ikinci önemli şehri olan
Kayseri’de ilk tahta çıkış CÜLÜS töreni icra edildi. Resmi yas töreninden
sonra genç Sultan, orada hazır bulunan
devlet büyüklerinin ve halkın taziye ve tebriklerini kabul etti.
Kayseri’de Geçen Mücadele
Kayseri’de işlerini bitirmiş olan genç Sultan İzzeddin
Keykavus, tam başkent Konya’ya hareket etmek üzere idi ki, kardeşi Alaaddin
Keykubad’ın topladığı bir ordu ile üzerine gelmekte olduğu haberini aldı ve
aradan çok geçmeden çepeçevre kuşatıldı. Genç sultan hazırlıksız yakalanmış ,
daha saltanatının ilk günlerinde hayatı ve tahtı tehlikeye düşmüştü. Öte yandan
planlı bir şekilde hareket eden Melik Alaaddin Keykubad, Erzurum hükümdarı
amcası Mugiseddin Tuğrulşah’ı bu mücadele ittifakına aldığı gibi ,Kayseri
şehrini vaad ederek Ermeni Kontu Leon’u yardıma çağırmıştır. Gıyasseddin
Keyhüsrev’in tahta çıkmasında büyük rol oynamış olan Zahireddin İli de bu
oluşuma iştirak etmiştir.
Kuşatma uzamış, iki taraftan da epeyce insan ölmüştür. Şehir
halkı arasında sıkıntı baş göstermiştir. Urfa meliki Adil oğlu Eşref’ten
istemiş olduğu yardımında bir türlü gelmemesi, İzzeddin Keykavus’un
ümitsizliğini büsbütün artırmıştır.
Keykavus Malatya meliklik zamnında yanında bulunmuş olan
Mübarizeddin Çavlı,Zeyneddin Beşara ve Mübarezeddin Bahremşah gibi komutanları,
durumu görüşmek üzere davet etti. Onlara; gece yarısı kaleden çıkıp, süratle
Konya’ya ulaşmayı uç beylerinin ve askerlerin yardımı ile tahtını kurtarmayı
düşündüğünü söyledi.Komutanlar bu durumu tehlikeli buldular.Kayseri şahnesi
Celaleddin Kayser; Keykubad ın ittifak grubuna türlü vaadlerde bulunarak onları
ayırabileceğini sölyedi. İlk iş olarak arasının iyi olduğu Ermeni Kontu Leon
ile görüşmek olmuştur. Leon’a 12 bin Mısır altını ona sundu eğer ki bu
ittifakta yardım edersen 12 bin buğday göndereceğinide söyledi. Bu durum ermeni
kontunun hoşuna gitti ve kabul ederek memleketine döndü.
Ermeni Kontu’nun gizilice savaş meydanını terk etmesi,
Alaeddin Keykubad ve müttefikleri üzerinde şok tesiri yaptı. Bunun meyvesi de Erzurum
meliki Mugiseddin Tuğrulşah bir bahane uydurarak o da memleketine kaçtı.
Alaaddin Keykubad’ın müttefik ordusunun dağıldığını gören Kayseri kalesinin
askerleri hücüma geçerek karşı tarafı
püskürttüler. Alaaddin Keykubad şimdilik kaybettiğini, canını
kurtarmaktan başka çare kalmadığını anladı ve has adamlarıyla birlikte Ankara
istikametine kaçtı.
Zahireddin İli de aynı amaçlarla kendi birliklerini alıp
Niğde’ye kaçtı lakin burada şehrin ayak takımlarının saldırılarına mağruz
kalarak Ulukışla kalesine giden Zahireddin burada da tutunamadı Kozan üzerinden
Suriye geçti ve Halep yakınlarında vefat etti.
Böylece tahtını ve hayatını kurtarmış olan Keykavus, kardeşi
Keykubad’ı takip etmeyi bile düşünmedi, bu meseleyi daha sonraya bıraktı.Konya
ya giderek Hakimiyetini tescillemesi gerekiyordu ve öylede yaptı.Bu mücadelede
yanında bulunan komutanlara da iktalar ve ünvanlar verdi şöyle ki;
Celaleddin Kayseri = Pervanecilik
Zeyneddin Başara= Niğde
Hüsameddin Yusuf=Malatya
Mübarezeddin Bahremşah=Elbistan
İkta Olarak Vermiştir.
Ankara’da Geçen Mücadele
Keykavus kısa sürede Konya ovasında toplanmış olan ordusunun
başına geçerek, yakma ve yıkma silahlarıyla birlikte Ankara’ya harekete geçti
Keykubad da üzerine büyük bir ordu ile gelindiği haberini
alarak kaledeki surları yeniden tanzim etti ve şehir halkı ile tekrardan
antlaşma yaptı.
Kısa sürede Ankara’ya ulaşan Keykavus, kuvvetlerini kalenin
önüne saf saf dizdi ve şehri çepeçevre kuşattı. İlk gün taraflar arasında
teketek karşılaşmalar (mübareze) yapıldı. Alaaddin Keykubad safında bulunan
komutan Mübarizzeddin İsa ile İzzeddin
Keykavus’un hizmetinde olan Emir-i Candar Necmeddin Bahremşah arasında ta küçük
yaşta, okul sıralarında başlayan rekabet, burada da kendini göstermiş, iki
rakibi karşı karşıya getirmiştir. Birbirlerine meydan okumaları ile başlayan
mübareze ilk başta mızraklar’ın tokuşması ile başlamış lakin mızraklar
parçalanınca gürzlerle devam etmişler ancak bunda da netice alınamayınca
Kılıç’ı karar kılmışlar. Mücadele devam ederken Alaaddin keykubat İsa’yı
çağırması ile mübareze sonlanmıştır. Bu mübarezeden ötürü İzzeddin keykavus
Bahremşah’a değerli hediyeler vermiştir.
Çarpışmalar, İzzeddin Keykavus’un Konya’dan getirdiği
mancılıklarla kaleyi arasıra dövmesiyle devam etti. Fakat, İzzeddin Keykavus,
kalenin savaş yoluyla düşmesini değil, dışarı ile irtibatını kesip
kendiliğinden teslim olmasını istiyordu. Esasen sarp bir tepe üzerine kurulmuş Ankara kalesinin
savaş yoluyla düşürülmesi oldukça zor idi. Bundan dolayı, İzzeddin Keykavus,
kışı geçirmek üzere şehrin önünde binalar
ve barakalar inşa ettirdi. Sultan, bu barkaları karargah olarak
kullanmak, kale düşüncede vakıfla
işleyen bir medrese haline getirmek
istiyordu. Nitekim o, kale düşünce bu binaları bir medrese haline getirmiştir.
Dışarı ile iritibatı kesilmiş ve hiçbir yerden de yardım
alamamış olan Alaaddin Keykubad, Haleb Eyyubi hükümdarı Melik Zahir’e
başvurarak, kardeşi ile arasında barışın
kurulması için şefaatte bulunmasını istedi. Melik Zahir de bu maksatla İzzeddin
Keykavus elçi göndermiş ise de İzzettin bu durumu iç işlerine karışmak sayarak
şiddetle reddetmiştir.
1212 Yılının ilkbaharında başlamış olan kuşatma, 1213
yılının ilkbaharına kadar devam etmiş, kale halkı arasında sıkıntı baş
göstermiştir. Alaaddin Keykubad teslim olmak zorunda kalmıştır ve kardeşi
İzzeddin Keykavus’a gönderdiği elçi vasıtasıyla kendinin ve kale halkının
canına dokunulmamak, şehirde müsaderede bulunmamak şartıyla teslim olacağını
bildirdi. Şehzadelik yıllarında her ikisine de Atabeylik yapmış olan Seyfeddin
Aba taraflar arasında arabuluculuğu yapmış ve Alaaddin Keykubad taraftarları
teslim olarak kale teslim alınmıştır. Ahidname uyularak kale halkına
dokunulmamıştır. Şehrin burçlarına saltanat sancağı çekildi ve Alaaddin teslim
alınarak ev hapsine kapatılmıştır.
Sultan İzzeddin Keykavus, rakip tanımaz her liderin yaptığı
gibi kardeşi Alaaddin Keykubad’ı öldürmek istemiştir. Fakat hocası Şeyh
Mecdeddin İshak’ın müdahalesi ile düşüncesinden vazgeçmiştir. Ancak Keykubad’ın
yanında yer alan komutanlar, cezalandırılmaktan kurtulamamıştır. Sultanın emri
ile saçları sakalları tıraş ettirilen bu komutanların her biri bir ata
bindirilip, şehirde gezdirilmiş ve bu arada önlerinde ve arkalarında yürüyen
iki kişide kendilerini kamçılamışlardır. Tellallarda, ‘‘Sultana ihanet edenin
cezası budur’’ diye bağırmışlardır. Daha sonra Alaaddin Keykubad hapsedildiği evden alınarak Malatya
yakınlarında bulunan Minşar kalesine gönderilmiştir.
Sultan İzzeddin Keykavus, ‘‘kökü mutlaka kazınması gereken bir fitne’’ olarak vasıflandırdığı tehlikeli kardeşinden böylece kurtulmuş Selçuklu ülkelerinin tek ve rakipsiz hükümdarı haline gelmiştir.