![]() |
II.Abdülhamit ve Güvenlik Politikası |
Öneri:
- II.Abdülhamit Donanmayı Çürüttü mü?
- II.Abdülhamit ve Yıldız İstihbarat Teşkilatı
- II.Abdülhamit ve Modernleşme
II. Abdülhamit padişahlığı boyunca en önem verdiği huşulardan biri geüvenlik meselesi olmuştur. Özellikle tahta çıkışından hemen sonra peş peş üç darbe girişimiyle karşı karşıya kalması onu tedbirli olmaya itmiştir. Zaten yaradılıştan bir vehme de sahip olduğundan, bu tedbirler zaman zaman çok aşırıya gitmiştir. Bu arada kendisine sık sık suikast ihbarları da gelmektedir. Bunun meydana getirdiği tedirginlikle giderek Yıldız Sarayına kapanacaktır. Saray’dan sadece Cuma selamlığı için hafta’da bir defa çıkacak, bir de yılda bir defa olmak üzere Ramaza’nın on beşinde Hırka-i Saadet dairesini ziyaret etmek için Topkapı Sarayına gidecektir.
II. Abdülhamit şahsi güvenliği için Yıldız Sarayın’da
kendine bağlı askerlerden oluşan bir muhafız bölüğü meydana getirmişti. Bu
bölüğün en önemli unsularını Söğüt, Bilecik ve Eskişehir havaliseine yerleşmiş
eski Türk kabilelerinden KARAKEÇİLİ aşireti oluştururdu. II. Abdülhamit
Karakeçililere son derece güvenirdi. Bu sebeple her gece yattıktan sonra kapısı
kilitlendiğinde, odasının dış tarafında, kapının önüne yapılan yer yataklarında
bir harem ağası ve Karakeçili aşiretinden bir muhafız muhakkak bulunurdu.
Saray Başkatibi Tahsin Paşa’nın naklettiğine göre bir gün
II. Abdülhamit kendisine ‘’ Basiret emniyetin babasıdır; evvela basiret sonra
da emiyet gereklidir’’ demişti.
Tahsin Paşanın sözünü ettiği vehim ve ihtiyatlı hareket etme
hali Sultan Hamid’de her ne kadar mevcutsa da, bunun çok da boş bir kuruntu
olduğu söylenemez. Çünkü II. Abdülhamit döneminde muhalif subaylar arasında yer
alan Kazım Karabekir ittihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1909 adlı kitabında
ittihatçı subaylardan hemen hepsinin Sultan Hamid’e suikast yapabilmek için
yanıp tutuştuklarına değinmektedir.
Subayların zihinlerinde nasıl bir Abdülhamit imajı olduğunu
Karabekir kendi ifadeleriyle şöyle anlatıyor: ‘’ Okudukca neler öğreniyordum.
Milletin fedakar ve Münevver gençleri çöllere sürülüyormuş, boğuluyor, denize
atılıyormuş. Milletin Parasını hafiyeler ve saray halkı yiyormuş. Avrupa
terakki ederken cahil ve katil Padişah milletimizin her türlü terakkisine engel
oluyormuş.
Gerçek şu ki bu ifadelerin hiç biri II. Abdülhamid’in
icraatları hakkında doğru bir bilgi içermiyor. Diğer bir gerekçe ise şu: O
dönemde Kazım Karabekir ve onun gibi yüzlerce
genç subay bunların doğru olduğuna inanıyorlardı.
II. Abdülamit döneminde gençlerin boğulup denize atıldıkları
şekilde efsanevi söyleme İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bir numaralı kurucusu
İbrahim Temo’da değiniyor. Örgütsel faaliyet bulunmaktan dolayı tutuklanıp
yıldız sarayında Beşiktaş muhafızı Yedi Sekiz Hasan Paşa tarafından sorgulanan
Temo, serbest bırakıldıktan sonra arkadaşlarının yanına gidiyor ve yokluğunda
hakkında şu tür söylentilerin çıkmış olduğunu
anılarında anlatıyor: ‘’Orada tanıdıklarımdan öğreniyorum ki, beni denize
atıp boğmuşlar. Daha neler neler’’
Demek ki o dönemde gençlerin Yıldız sarayında boğulup denize
atıldıkları hurafesi çok sık kullanılan bir yöntemmiş. Şu hususu da belirtmek
gerekir ki, Sultan Hamid’in aşırı güvenlikçi politikası bu tür söylentilerin
çıkmasına zemin hazırlıyordu. Zaman zaman okullar da aramalar yapılır, gizli
örgüte üye olmakla suçlanan bazı öğrenciler gözaltına alınırdı.
KAYNAKÇA
Prof. Dr. Vahdettin ENGİN - Bir Devrin Son Sultanı