![]() |
Ermeni Meselesi |
SOYKIRIM: Belirli bir din, ırk, mezhep ve siyasi
farklılıktan dolayı onları bilinçli ve sistematik şekilde yok etmektir.
Örneğin, Fransızların Cezayir’de yaptıkları, ABD nin Kızılderililere
yaptıkları, Hitler’ in yaptığı soykırım…
KATLİAM: Belirli bir din, mezhep gözetmeksizin yapılan yok
etmedir. Rastgele ve sistematik değildir. Daha çok bilinçsizdir. Örneğin
İstanbul da, Kayseri de yapılan terör saldırıları…
MUKATELE: Karşılıklı katilleşme demektir. Karşılıklı iki
aşiretin birbirlerini öldürmesi gibi…
Peki, bizimle Ermeniler arasında ne oldu?
Türkler, Anadolu’ya 1071 den sonra geldiklerinde Ermeniler,
Bizans tahakkümü ve baskısı altındaydılar.
Türkler in geleneksel yapısı yani dini, kültürel hoşgörü ve
serbestiyet yönetimi sayesinde Türkler ile Ermeniler birbirlerine
yakınlaşmıştır. O kadar ki Ermeniler evlerinde bile Türkçe konuşmuşlardır. Ermeniler devletin en önemli kademelerinde
bile görev yapmışlardır ve millet-i sadıka lakabını almışlardır. Özellikle
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’ u fethedince İstanbul Ermeni Kilisesi ni
güçlendirmiştir. Ermenilerin dünyada en kalabalık yaşadığı yer İstanbul
olmuştur. Bu Fatih’ in çok uluslu ve bir dünya devleti başkenti yapma amacı
çerçevesinde yapılan faaliyetlerdendir. 1800 lü yıllara gelinceye kadar Ermeni
ve Türkler bir arada ve barış içinde yaşamışlardır.
Emperyalizmin aracılarından olan misyonerler bu yapıya
müdahale etmediği sürece çok uluslu ve dilli yapı, Osmanlı ya her zaman güç
kazandırmıştır.
Misyonerler, devletlerinin emperyalist kazanımlarını
sağlamak için özellikle Osmanlıda ki gayri Müslüm tebeya, ayrılıkçı ve ırkçı
fikirleri kazandırmayı başarmışlardır. Özellikle Rum, ermeni, Sırp ve
Bulgarlar, misyonerler tarafından başta eğitim kurumları aracılığıyla, ilk
ayrılıkçı hareketlerin başladığı milletler olmuştur. Katoliklerin hamisi
Fransa, Protestanların hamisi A.B.D. ve Ortodoksların hamisi Rusya olmuştur.
Ermenilerin ayaklandırılabilmesi için ilk başta cemiyetler
kurulmuş ve birçoğunun merkezi ülke dışındadır. Bu cemiyetlerde yetişenlerin
birçoğu bile Ermenilerin Osmanlı da gayet rahat ve huzur içinde yaşadıklarını
söylemişlerdir. Ancak Ermeni terörünün de ilk kurbanları bu Ermeniler olmuştur.
Yani Osmanlı dan ayrılmak istemeyen Ermeni önde gelenleri bu çetelerin kurbanı
olmuştur. İlginçtir ki ölenlerin çocukları bu çetelere katılmıştır.
Tanzimat ve Islahat Fermanları, bu ayrılıkçı fikirlerin
önüne geçmek için yayınlanan fermanlar olmuştur. 1863 Ermeni Nizamnamesi bile
Ermenilere özel hazırlanmıştı. Amaç, Ermenilerin ayrılıkçı rüzgarlara
kapılmamasıydı. Fakat maalesef tam tersi bir etki yapmış ve ayrılıkçı
hareketlerin destek kaynağı olmuştur.
Ermeniler nüfus yapısı açısından devletin hiçbir bölgesinde
çoğunluk değildi. Bu ise devlet kurmalarına en büyük engel olarak görmüşlerdir.
Çoğunluğu elde etmek için iki yol vardı; Müslüman halkı öldürmek ve korkutup
kaçırmaktır. Bunun için önce terör hadiseleri çıkardılar daha sonra ise
sistemli bir şekilde isyan hareketleri yaptılar.
Ermeniler için, Yunan isyanı onlara örnek olmuştur.
Avrupalıların desteğini almak için Türkler tarafından katledildikleri algısını
oluşturmak için bilinçli bir şekilde isyan ve terör hareketleri yapmışlardır.
Anacak Yunanlılar gibi Avrupa dan beklediği büyük ilgiyi görememişlerdir.
Özellikle 1890-1915 yılları arası çok yoğun bir şekilde Müslümanları
katletmişlerdir.
1.Dünya Savaşı çıkar çıkmaz Taşnak ve Hınçak terör örgütleri
bildiriler yayınlayarak, 2 yaşından büyük tüm Müslümanların katledilmesi,
Ruslara yardım edilmesi ve özellikle tüm güçleri ile Osmanlı birliklerini
engellemeye çalışmaları hususlarında Ermenileri yönlenirmişlerdir. Ermenilerin
savaşta Osmanlıya ihanet ettiklerinin en açık belgeleri bu bildirilerdir.
Ermeniler de tüm güçleri ile Müslüman ahaliyi katletmişler ve savaş sırasında
Rus birliklerine katılmışlardır. Adeta onların öncü birlikleri olmuştur.
1915 te Çanakkale de Osmanlının can çekiştiği bir dönemde,
Ermeniler Ruslarla beraber Doğu Anadolu da istila hareketleri yapmışlardır.
Özellikle Van ve çevresinde kadın, erkek ve çocuk ayırımı yapmadan soykırım
yapmışlardır. Bizzat dönemin Rus komutanları hatıralarında bu insanlık dışı
katliamlardan bahsetmişlerdir.
24 Nisan 1915 yılında Osmanlı Devleti; Ermeni terör
örgütlerinin elebaşlarını tutuklama kararı alır. Eğer bu liderler alınırsa
olayların biteceği düşüncesi vardır. Ancak bu tedbir isyanları bitirmemiş
aksine artırmıştır.
Sonunda 27 Mayıs 1915 yılında “ Göç ve İskan Kanunu “
çıkarıldı. Bu kanunda hiçbir millete atıf yoktur. Düşman askeri ile işbirliği
yapanları idam yerine bölgeden göç ettirilmesi amaçlanmıştır. Aslında sürgün
değil ve geçicidir. Yani savaş bitince göç ettirilenlerin geri dönmesi
amaçlanmıştır. Gittikleri yerlerde ihtiyaçlarının karşılamak için çalışmalar
yapılmıştır. Yollarda tüm ihtiyaçları düşünülmüş hatta eşkıya saldırıları
sonucu ölen Ermeniler olunca, güvenliği sağlayamadığı için birçok asker idam
edilmiştir.
Bir Ermeni olan Bogoslav Paşa, göç sırasında 100-150 bin
Ermeni’nin yerine ulaşamadığını söylemiştir. Çoğunun eşkıya saldırıları, salgın
hastalık ve diğer sebeplerden öldüğü belgelerle sabittir. Aslında sayının 80
bin olduğu da rakamlardan anlaşılmaktadır. Osmanlı da o dönemde nüfus müdürümüz
Ermeni dir ve toplam Ermeni sayısının 1,5 milyonu geçmez. 480 bin civarı göç
ettirilen Ermeni vardır ve yaklaşık 400 bin Ermeni’nin gidecekleri yere ulaştığı
belgelerden anlaşılmaktadır.
Mukatele ye örnek olarak ise, bilinçli bir şekilde Ermeni
terör örgütleri, özellikle yenemeyeceklerini bildikleri halde büyük Kürt
aşiretlerine saldırmışlar, nifakın artması için kendi soydaşlarının
öldürülmelerini sağlayarak davalarının güçlenmesini amaçlamışlardır. Kendi
elleriyle soydaşlarının ölmelerini sağlamışlardır. Çünkü Kürt aşiretleri
intikam almak için birçok Ermeni’yi öldürmüştür.
1918 Mondros Mütarekesi ile İstanbul’ un yönetimi
İngilizlere geçmiştir. İngilizler Ermenilerle beraber hareket etmişlerdir. 5
yıl boyunca ( 1918-1923 ) sözde soykırım iddialarını ispatlamak için tüm arşiv
belgelerini didik didik etmişler ancak zaten yalan olduğu için bir dayanak
bulamamışlardır. Zaten Lozan da bu mesele kapanmıştır.
2. Dünya Savaşı sonrası İsrail Devleti kurulur ve Nazi
soykırımı iddialarıyla Almanya dan yüklü miktarda tazminat almayı başarırlar.
Bu olay Ermenilerin dikkatini çekmiş ve kendi uydurdukları soykırım iddiaları
ile İsrail gibi dünya kamuoyunun dikkatini çekmek ve tazminat iddiaları dile
getirmeye başlamışlardır. 1970’ ler de ASALA terör örgütü kurulur ve yurt
dışındaki Türk Diplomatları katletmişlerdir. Yanlışlıkla Fransız
vatandaşlarının da ölmesiyle dünya kamuoyu gözünde oyunları anlaşılmış ve ASALA
nın gücü azalmasıyla 4 T Planını devreye sokmuşlardır.
1.TANITMA: Sözde 1915 soykırım iddialarını tüm güçleri ile
dünyaya tanıtmak,
2.TANINMA: Tüm dünya meclislerinde soykırım iddialarının
tanınması için faaliyet göstermişlerdir. Hiçbir zaman uluslararası mahkeme ve
kuruluşlara başvurmamışlardır. Çünkü mahkemeler resmi belgelere itibar etmek
zorunda olduğu için, bu iddialarını ispatlayacak delilleri yoktur. En küçük
meclislerde bile sözde soykırım kararları çıkartarak Türkiye yi yapmadıkları
bir olay için itiraf yapmalarını sağlamaya çalışmışlardır.
3.TAZMİNAT: Eğer Türkiye yapmadığı soykırımı kabul ederse
tazminat hakkı kazanacaklardır. Bu yüzden ölenlerin sayısı her geçen gün artmış
ve en son 2,5 milyan Ermeni öldüğünü ifade etmeye başlamışlarıdır.
4.TOPRAK: Ölen sayısı ne kadar çok ulursa tazminat ödenemez
hale gelecek ve dolayısıyla asıl amaçları olan toprak talepleri aşamasını
geçeceklerdir.
Bu sorun gündemde oldukça mesele sadece Tarihçilerin değil, başta siyasiler olmak üzere tüm vatandaşlarımızın ortak sorunu olmalıdır. Zaten uydurma olan soykırım iddialarını çözecek olan tarihçiler olamaz. Zaten hiçbir ortamda ortak Tarih Komisyonu önerisine yanaşmamışlardır. Tarihçilerimiz de soykırım iddialarının uydurma olduklarını defalarca delilleriyle ispatlamışlardır. Buna rağmen Hristiyan dünya kamuoyu olayı siyasallaştırmış ve tarihçilere bırakmamışlardır.
Kaynakça
Doç. Dr. Hikmet Zeki Kapçı Ders Notları